Biz Türkiye’de “Doğrudan Pazarlama” modeliyle 1970‘li yıllarda tanıştık. Henüz o yıllarda adı konmamıştı ama çoğumuz evlerimize bu yöntemle ansiklopediler aldık. Doğrudan pazarlama, pazarladığı ürünleri, müşterilerle birebir ilişki kurarak onların kendi evlerinde, ofislerinde satmaya çalışır.

Çok Katlı Pazarlama (Multi Level Marketing), doğrudan satış yönteminin daha gelişmiş bir türüdür. Bu iş modeli, her satıcının kendi kurduğu ekibiyle işlerini büyütmesi üzere yapılanmıştır. Çok Katlı Pazarlamada satışçılar, hem ürünlerin kullanıcısı olan birer tüketici hem satış yapan birer dağıtıcıdırlar. Aynı zamanda kazançlarını ve çalışma koşullarını kendileri belirleyen bağımsız birer profesyonel girişimcidirler.

Çok Katlı Pazarlamada her satıcı, kendi çevresinde (network) bir satış ekibi kurarak bir anlamda kendi işinin sahibi olur.

Dünyada ise bu fikrin ilk ortaya çıkışı 1920'lere kadar gidiyor. Çok Katlı Pazarlama sistemini ilk uygulayan kişi Carl Rehnborg, California Vitamins adını verdiği şirketinde kendi ürettiği vitaminleri satıyor ve getirdikleri her yeni müşteri için müşterilerine indirim yapıyordu. Firmanın ismi 1939′da Nutrilite oldu. Bu şirketten ayrılan, Richard DeVos ve Jay Van Andel, 1959 yılında Amway’i kurdu. Bugün Amway, Çok Katlı Pazarlamanın en büyük şirketleri arasında yer alıyor.

Çok Katlı Pazarlama alanında bazı markalar, çoğu firmanın geleneksel yöntemlerle ulaşamadığı müşterilere ulaşıp kalıcı bir başarı gösterdiler. Amway, Herballife, Oriflame, Tupperware gibi pek çok büyük şirket bugün gelirlerinin tamamını Çok Katlı Pazarlama yöntemiyle elde ediyorlar. L’Oréal, The Virgin Group, Unilever, Yves Rocher gibi büyük şirketler de doğrudan satış şirketleriyle iş birliği yapıp doğrudan satış yöntemini kullanıyorlar.

Mağaza açmak gibi yüksek bir sabit giderden kurtulması ve reklam yapmayarak çok önemli bir tasarruf sağlaması, doğrudan pazarlamaya -geleneksel pazarlamaya kıyasla- önemli bir fiyat avantajı sağlar.

Türkiye’de ev kadınları kozmetik, ev bakımı, vitamin gibi ürünleri pazarlayan şirketlerde çalışma imkânı buldular. Evden çalışma imkanı, esnek çalışma saatleri, çok az sermaye gerektirmesi sadece Türkiye’de değil bütün dünyada hem kadınlara hem de ileri yaştakilere çok cazip gelen bir çalışma alanıdır. Bu nedenle pek çok ülkede hükümetler, sosyal istihdam politikaları doğrultusunda, bu sektöre destek verirler. 

Eş, dost ve arkadaşların tavsiyelerinin satın alma kararlarımız üzerinde çok etkili olduğunu biliyoruz. Doğrudan Pazarlama da bu yöntem üzerine kuruludur. Çok Katlı Pazarlamanın temel prensibi, sisteme kaydedilen üyelere hem ürün satışı yapmak hem de onlardan gelen yeni üyeleri sisteme sokarak satışları artırmaktır. 

Bu sistemde, satışçılar sadece sisteme kaydettikleri satışçılardan prim almakla kalmaz, kendi kaydettikleri satışçıların kaydettikleri satışçılardan da prim alırlar. Bir satışçının birden fazla seviye için komisyon alması “çok katlı” sistemin en önemli özelliğidir. Bu iş, bu özelliğinden ötürü bir  “Ağ Pazarlaması” (Network Pazarlaması) işidir. 

Çok Katlı Pazarlama yönteminde bir satışçının gelirinin katlanarak artması, bu yöntemin 1920'lerdeCharles Ponzi tarafından kurulan ve  “Ponzi Şeması” olarak adlandırılan “saadet zincirleriyle” karıştırılmasına neden oluyor; oysa bu sistemin saadet zinciriyle bir ilgisi yoktur.

Çok Katlı Pazarlama, sanki herkes kendi işinin sahibiymiş, sanki kendi “mağazası” varmış gibi çalışan bir sistem. Bu iş satışçıların kendi imkânlarıyla bir network kurması, insanları bir araya getirmesi ve satış ağını güçlendirmesi üzerine kuruludur. Satışçıların düzenledikleri “ev partileri”, dostlar arasında olmanın verdiği güvencenin güçlü bir referans oluşturması, Çok Katlı Pazarlamanın geleneksel yöntemlere kıyasla en büyük avantajı.

Benim bu sisteme ilişkin en büyük eleştirim, satışçıların işle dostluğu bir arada yürütürken ahlaki (etik) kurallara aykırı davranmaları ve insan ilişkilerindeki nezaketi ihmal etmeleridir. Bence bir insan eşine, dostuna, arkadaşına hatta akrabasına ürün veya hizmet satabilir. Bunda herhangi bir yanlış görmüyorum. İnsan evine arkadaşlarını çağırıp onlara tencere de satabilir ama bunu yaparken belirli kurallara uyması gerekir.

Ben eğer bir arkadaşımdan davet alıyorsam normal olarak işin içinde bir satış olmayacağını, arkadaşımın benimle sohbet etmek, birlikte zaman geçirmek istediğini varsayarım. Yok eğer arkadaşım bana bir şey satacaksa bunu önceden bilmek isterim. Bu bilerek katıldığım bir daveti de hiç yadırgamam. Ama eğer ben “arkadaşça” davet ediliyor ve bu davette bir “satış” faaliyetiyle karşılaşıyorsam bundan rahatsızlık duyar “kullanıldığımı” düşünürüm. Ben Çok Katlı Pazarlama yapanlara bu ahlaki kurala uymalarını tavsiye ederim. 

Çok Katlı Pazarlama girişimciliği ön plana çıkarır. Üyelerin, yeni üyeler bulma ve onları eğitme sorumlulukları vardır. Bu sistem bir kulüp gibi çalışır. Çok Katlı Pazarlamada satışçılar bağımsız olmakla birlikte, birbirlerine liderlik ve rehberlik ederler. Çok Katlı Pazarlama sistemine katılan herkesin bir satış ekibi kurarak bu ekibe liderlik etmesi, satış psikolojisi ve teknikleri bilmesi, başarmak için iç motivasyona sahip olması gerekir.

Çok Katlı Pazarlama esnek çalışma koşullarıyla da başta kolay yapılacağı zannedilen bir iş olsa da uygulamada sanıldığı kadar kolay olmamasından ötürü satışçılar arasında işi bırakma oranı yüksek olan bir iş kolu.  Bu yüzden sadece yeni müşteriler kazanmak değil, ekibin bozulmamasını sağlamak da bu iş modelinin önemli konularından birisi.

Çok Katlı Pazarlamada üyeler arasında yaratılan aidiyet duygusu, kıdemli üyelerin rehberliği, herkesin birbiriyle yardımlaşma duygusu içinde çalışması, sadece ekonomik değil psikolojik ve sosyal ödüller de içeriyor.  Bu pazarlama yönteminin bir marka için en cazip tarafı, satışçıların pazarlamasını yaptıkları ürünlerin birer savunucusu haline gelmeleri ve bu sayede markanın sağlam temeller üzerinde inşa edilmesi.

Çok Katlı Pazarlama, dünyada ilk kez uygulanmaya başlandığı yıllardan bu yana birçok açıdan değişti, yenilendi ve gelişti. İnternetin sağladığı olanakları ve sosyal medya imkânlarını da yanına aldı; önceleri bireylerin "gerçek ortamda" yaptıkları bir işken şimdilerde "sanal ortamda" oluşturulan "çevreler" de mevcut ilişkilere ve iş hacmine eklendi. 

Çok Katlı Pazarlama sistemini kullanan şirketler, diğer tüm markalar gibi marka kimliklerini, tüketiciye sundukları anlamı geliştirmek, yönetmek ve “markanın aurasına” yatırım yapmak zorundadırlar. Bu iş kolunda da pazarlamanın “elle tutulmayan” tarafları fevkalade önemli. Markanın sahiplendiği anlam, üstendiği kişilik ve kimlik, ambalajlarının tasarımı, bire bir ilişkide kullanılan iletişim unsurları, tüketici bilgisi, tasarım ve inovasyon son derece önemli. Marka olmakla ilgili yerine getirilmesi gereken bütün şartlar bu sektörde de geçerli.

“Girişimcilik Tutkusu” üzerine yazdığı kitapla ünlenen  Michael E. Gerber, bir iş kuran herkesin içinde aynı anda hem “girişimci” hem “yönetici” hem de “uygulayıcı” olması gerektiği söyler.  Gerçekten de girişimcilik cesareti olmadan bir iş kurulamaz ama yöneticilik niteliklerinden yoksun olan bir girişimci de işini devam ettiremez. İşin “nasıl” yapılacağını ise insanın içindeki  “uygulamacı” bilir. Bu nedenle Gerber, insanlar ancak içlerinde bu üç kişiliği birden barındırabiliyorlarsa girişimci olsunlar der. Girişimcilikte başarılı olmak için cesaretli olmak kadar, planlı olmak; iyi planlar yapmak kadar da uygulamayı hakkıyla yapmak gerekir.

Bu alanda başarılı olmak için satışçıların sadece geniş bir çevreye sahip olmaları yeterli değil. Bir insanın kendi çevresinde sözü dinlenir birisi olması bu işin başlangıcı için gerekli ama işi büyütmek için Çok Katlı Pazarlamayı iyi bir şekilde yönetmesi gerekiyor. Çok Katlı Pazarlama yapanların müşteri portföyünü geliştirmek için sistemli çalışma yapmaları olmazsa olmaz bir zorunluluktur. Sadece kendi çevresine güvenerek yola çıkanlar, bu çevreye yeni müşteriler ekleyemezlerse başarılı olamazlar. 

Çok Katlı Pazarlama yöntemi, dağıtım ve tanıtım harcamalarından yaptığı büyük tasarruflarla ürünlerini çok daha ekonomik fiyatlarla sunar ama çoğu marka için tek başına fiyat avantajı yeterli değildir. Bu yöntemi kullanan şirketlerin, marka yönetme kurallarını özümsemeleri; güven yaratmanın tüm unsurlarını yerine getirmeleri; müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutmaları da gerekli.

Çok Katlı Pazarlamanın başarılı olması, hem ana markanın nasıl yönetildiği hem de kendi işinin sahibi olan satışçıların -birer girişimci olarak- gösterdikleri performansla yakından ilgili. Hemen her işte olduğu gibi kendi işine sahip çıkan, her fırsatı kendini geliştirmek için kullanan girişimciler rakiplerinden çok farklılaşacaklardır.