PARA KAZANDIRAN SOSYAL MEDYA
M. Dilşer Kaya (mahmutdilser@yahoo.com)

BAŞARI VE EKİP ÇALIŞMASI


BAŞARIYA İLK ADIM: HAYATTAKİ AMACIMIZI BİLMEK!

BAŞARI NEDİR?

“Bilmediğin bir şeye ulaşamazsın.”

Başarılı olmak isteyen birçok insanın sorunu, giriştikleri işlerde başarılı olamamalarıdır. Bu gibi insanların sorunlarının temelinde, başarı kavramını yanlış anlamaları yatmaktadır. Maltbie D. Babcock’un söylediği gibi: “Yapılan hatalardan en önemlisi, başarının, zeki insanlara özgü olan mucizevi bir şeymiş gibi anlaşılmasıdır.”

Başarıya Geleneksel Bakış

“Başarı nedir? Neye benzer? Başarılı bir insan olmak ne demektir?”  Bu sorulara verilen cevaplar, insanların zihninde başarının ne olduğu hakkında belli belirsiz bir resim oluştururlar:

  • Bill Gates’in serveti
  • Arnold Schwarzenegger’in veya Marilyn Monroe’nun fiziği.
  • Albert Einstein’in zekası.
  • Michael Jordan’ın atletik meziyetleri.
  • Walt Disney’in hayal gücü.

Bazı özelliklerinin bu insanları başarıya ulaştırması, bizi, bu tip şeylerin başarıya götürdüğüne inandırıyor. Birçoğumuz, başarılı birisine benzermenin başarının kendisi olduğuna inanırız ve önemli bir şeyi de gözden kaçırırız: Kendimiz olmayı. Onlar gibi olmaya çalışırsak, kötü bir kopya olmaktan öteye geçemeyiz.

Başarıya Doğru Bakış

Başarı:

  • Hayattaki amacını bilmektir.
  • En yüksek bireysel potansiyele ulaşmaktır.
  • Diğer insanlara faydalı olacak tohumlar ekmektir.

 

HAYATTAKİ AMACIMIZI BİLMEK

Hiçbir şey, hayattaki amacımızı bilmek kadar önemli değildir. Amacımızın ne olduğunu keşfetmek için aktif bir çabaya girmezsek, hayatımızı yanlış şeylerin peşinden giderek harcarız.

Amacımızı tanımlamak ve belirgin bir hale getirmek için kendimize bazı soruları sormalıyız:

  • Neyi arıyorum? Hepimiz, kalplerimizde güçlü arzular ve duygular taşırız. Bazı insanlar henüz bir çocuklarken, ileride ne olacaklarını bilirler; bazılarının ise ne olacaklarını keşfetmeleri hayatlarının yarısını alır. Önemli olan, bir amacımızın olduğunu bilmektir, ihtiyacımız olan da onu bulabilmektir.
  • Niçin yaratıldım? Hepimiz farklıyız. Hepimize bahşedilmiş olan yetenekler, bilgiler ve tabii ki farklı gelecekler var. Hayatta yapabileceğimiz en büyük hata, bir başkası gibi olmaya çalışmaktır. Etraflıca düşündüğümüz zaman, benzersiz yeteneklere, kaynaklara ve fırsatlara sahip olduğumuzu fark ederiz. Eğer, bunları tanır ve kalbimizin arzularını keşfedebilirsek, hayatımızın amacını bulmamız da çok kolay bir hale gelir.
  • Potansiyelime inanmalı mıyım?  Doğal bir potansiyelimiz olduğuna inanmıyorsak, ona ulaşmak için bir çaba göstermiyoruz demektir. ABD başkanlarından Roosevelt: “Nerede olursan ol, ne yaparsan yap. Yapabildiğini yap, sahip olabildiğine sahip ol. Eğer, hayatının amacını göremezsen, hayattan hiçbir şey bekleyemezsin” demiştir.
  • Ne zaman başlamalıyım? Bazı insanlar günlük olarak yaşarlar ve hayatlarına başkalarının müdahele etmesine izin verirler. Hiçbir zaman, hayatlarının gerçek amacını sorgulamazlar. Diğerleriyse, hayatlarının amacını bildiklerinden, başkalarının onlara müdahele etmesine asla izin vermezler. Ancak onlar da hedefe doğru yürümeye başlayabilmek için bir ilham ya da izin veya davet beklerler. Eğer bu bekleme işi çok uzun sürerse de hiçbir zaman harekete geçmezler. O zaman “Ne Zaman Başlamalıyım?” sorusunun cevabı : “Hemen, şimdi!” olmalıdır.

 

Bir sonraki konu olarak “En Yüksek Bireysel Potansiyele Ulaşmak” için gereken şeyleri konuşacağız.

Sizin başarınıza…

 
Kaynak: John C. Maxwell, Başarı 101, “Bölüm 1″ (İstanbul: Arıtan Yayınevi, 2011)
  alıntı adresi: www.harat.net

HİÇ KİMSE TEK BAŞINA BAŞARAMAZ!

EKİP ÇALIŞMASI NEDEN ÖNEMLİDİR?

“Bir” rakamı büyüklük elde etmek için çok küçük bir rakamdır.

Ekip Çalışmasının Değeri

  • Ekip ya da takım çalışması bir bireyin ortaya koyabileceğinden daha fazla kaynağı, fikri ve enerjiyi ortaya koyar.
  • Ekip çalışması liderin potansiyelini daha çok ortaya koyarken, zayıflıklarını daha önemsiz kılar. Halbuki bireylerin güçlü ve zayıf yönleri daha çok ortadadır.
  • Ekip çalışması, herhangi bir ihtiyacın karşılanması veya bir hedefe ulaşması sırasında birden fazla bakış açısına sahip olmayı gerektirir. Böylece her durum için birçok seçenek yaratılır. Halbuki, bir bireyin probleme bakış açısı, nadiren bir ekibin görüşü kadar engin veya derin olabilir.
  • Ekip elemanları, kazanılan zaferin mutluluğunu paylaşırlar. Kaybettiklerinde ise, karşılaşacakları suçlamaları hep birlikte göğüslerler. Böylece alçakgönüllü olmayı ve gerçek birliği öğrenirler. Halbuki bireyler yenilginin ve zaferin sonuçlarını tek başlarına yaşarlar. Bu ise, onların egolarını kabartır ve bazen de başarısızlık duygularıyla mücadele etmek zorunda kalırlar.
  • Ekip üyeleri liderlerine bağlıdırlar ve ulaşacakları hedeflerinden onu sorumlu tutarlar. Halbuki tek başına çalışan birey, hedefini istediği gibi değiştirebilir.
  • Bir ekip, bir bireyin yapabileceğinden daha fazlasını gerçekleştirir.

Teamwork

Neden Tek Başımıza Başarmak İstiyoruz?

 1. EGO: “Daha fazla sayıda tabağı havaya atıp da çevirmek bir marifet değildir. Çünkü bu, o tabaklardan birisini yere düşürme olasılığınızı arttırır.” Öyleyse işin aslı, her şeyi tek başınıza başarmak değil, bunu yapamayacağınızın farkına ne kadar kısa sürece varıp varmayacağınızdır.

“Başka insanların sizin daha iyi bir iş ortaya çıkarabilmenize yardım edeceklerinin farkına vardığınızda, kişisel gelişiminizde önemli bir adım atmış olursunuz” (Andrew Carnegie) Gerçekten büyük bir başarı elde edebilmek için, egonuzdan vazgeçmek ve takımın parçası olmak zorundasınız.

2. GÜVENSİZLİK DUYGUSU: Bazı bireyler diğer insanlara güvenmediklerinden ekip çalışmasına dahil olamazlar.

Liderlerin çevrelerine zayıf kişileri toplamalarının tek nedeni, yönetimlerinin zayıf veya zekalarının yetersiz olması değil, insanlara yeterince güvenmemeleridir.

Eski ABD Başkanı Wilson: “Amacımız, sahip olduğumuz beyinlerin tümünden faydalanmak değil, ödünç alabileceğimiz beyinlerden faydalanmayı bilmektir.”

3. SAFLIK: Danışman John Ghegan’ın masasında şöyle bir yazı durur: “Yeniden deneme şansım olsaydı, başkalarından yardım alırdım.” İşte bu söz, ekip kurmakta başarısız olan insanların duygularını en güzel biçimde yansıtmaktadır.

4. SİNİR DURUMU: Bazı kişiler dışa dönük değillerdir ve bunlar takım çalışmasını akıllarına bile getirmezler. “Hiç kimse tek başına, bir ekibin başardığı işi yapamaz. Birbirimize ihtiyacımız vardır. Sizin birisine ihtiyaç duyduğunuz gibi, bir başkası da size ihtiyaç duyabilir. Birbirimizden uzakta, adalarda yalnız yaşamıyoruz. Ekip çalışmasını hayatımızın merkezine oturtabilmemiz için, bunun nasıl yapıldığını öğrenmek ve bu nedenle de birbirimize yaslanmak ve destek olmak zorundayız. Ayrıca birbirimizle daimi ilişkiler kurmak, karşılıklı olarak alışveriş içinde olmak, hatalarımızı itiraf etmek, bağışlamak, kollarımızı açarak birbirimizi kucaklamak ve birbirimize güvenmek gerekir. Hiçbirimiz tek başımıza çok şey olamadığımız için, yani kendimize yetemediğimiz ve herkesin üstünde üstün güçlere sahip olmadığımız için, sanki böyleymiş gibi davranmaktan vazgeçmeliyiz. Böylesine aptalca bir rolü oynamasak bile, hayat bizim için yeterince yalnızdır zaten. O halde oyun bitmiştir.”

Her şeyi kendisi başarmak isteyen bir insan için oyun gerçekten bitmiştir. Büyük işler başarmak istiyorsanız, başkalarıyla bağlantı kurmanız gerekir. Çünkü, “BİR” rakamı, büyük şeyler başarmak için çok küçük bir rakamdır.

 

Kaynak: John C. Maxwell, Ekip Çalışması 101, “Bölüm 1″ (İstanbul: Arıtan Yayınevi, 2010)

1. Ekip Çalışması, Üyelerin Daha Az Çabayla Daha Fazla Sonuç Almalarını Sağlar
İnsanların birlikte çalışarak tek başlarına yapacaklarından daha fazla iş yapabilmeleri aslında herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Öyleyse bazı insanlar neden ekip çalışmasına katılmakta gönülsüz davranmaktadırlar? Belki ilk başta bu zor görünebilir. Çünkü ekipler kendi kendilerine oluşmazlar. Böyle bir oluşum için öncelikle bir lidere ve birbirleriyle uyum içinde çalışabilecek elemanlara ihtiyaç duyulur. Ekibin başlangıçta çok çalışmasının karşılığını her bir eleman alır ve bu harcanılan çabaya değer.

2. Yetenek Oyunu Kazanır, Ama Ekip Şampiyon Olur

New England Patriot takımının soyunma odasının duvarında şöyle bir tümce yazılıdır: “Oyunu bireyler oynarlar, ama şampiyonluğu takımlar kazanırlar.” Dört yıllık bir süre içinde Süper Kupa’yı üç kez kazandıkları düşünülürse, Patriot takımının oyuncularının, bu sözü gayet net biçimde anladıkları ortaya çıkmaktadır.

Ekip çalışmasının meyvelerini en fazla spor dalında alabilirsiniz. Ama ekip çalışması iş dünyası için de en az sporda olduğu kadar önemlidir. ITT şirketinin 20 yıl boyunca CEO’luğunu yapan Harold Geneen, ekip çalışması hakkında şunları söylemişti: “Liderliğin özü, başkalarını ortak bir amaç uğruna birlikte çalışmaya ikna etme yeteneğidir.” Eğer siz de mümkün olabilecek en yüksek düzeyde başarı görmek istiyorsanız, bir ekibin parçası olmak zorundasınız.

3. Ekip Çalışması Sizinle İlgili Değildir
Harvard Business School, “ekip”i: “Ortak bir amaca ve başarı hedeflerine odaklanmış ve birbirini tamamlayıcı yeteneklere sahip olan az sayıdaki kişinin bir araya gelerek kendilerini bu işten samimi derecede sorumlu tuttukları bir oluşum” şeklinde tanımlamaktadır. Bu kişileri bir araya getirebilmek ve birlikte çalışabilmelerini sağlamak için güçlü bir liderlik gerekir.
En iyi liderler, ekiplerinin çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutanlardır. C. Gene Wilkes: “Ekip liderleri cevapların hepsinin kendilerinde olmadığına tüm içtenlikleriyle inanan kimselerdir. Bu nedenle de soruların cevaplarını ısrarla aramaya kalkışmazlar. Onlar en önemli kararların kendilerinin almak zorunda olduğuna inanmadıkları için bu kararları almazlar. Onlar, ortak bir amaç etrafında birleşmiş olan ekip üyelerinin katkıları olmaksızın başarılı olamayacaklarına inanırlar. Bundan dolayı da üyelerin hiçbirisini yıldırmazlar ve onlara gelen bilgi akışına engel olabilecek davranışlardan kaçınırlar. Böyle liderler egolarının hakim olduğu bir ortam yaratmak istemezler.”
4. Büyük Ekipler/Takımlar “Takım Ruhu” Oluştururlar
Büyük ve başarılı ekipler çevrelerinde, ilişkilerin sürekli olarak geliştiği ve ekip üyelerinin birbirlerine gittikçe bağlandıkları bir ortam yaratırlar. Yani “takım ruhu” oluştururlar. İşte bu takım ruhu, karşılıklı güvenden beslenir. Bu olmaksızın çok az şey başarılabilir. Takım ruhu ne kadar güçlüyse oyuncuların birlikte çalışma potansiyeli o kadar artar. Ekip elemanları güçlü bir takım ruhunu paylaştıklarında, anlaşmazlıklar ilişkilerin bozulmasına gerek duymadan çözülebilir.
5. Başkalarının Değerlerine Değer Katmak Sizi Daha da Değerli Kılar
İnsanların çoğu kişisel çıkarları uğruna belirli toplulukların üyesi olurlar. Yıldız olabilmek için çevrelerinden destek ararlar. Ama işte bu tutum topluluğun diğer üyelerini incitir. En yetenekli kişi bile çevresine hizmet etmeyi düşündüğünde, farklı şeyler olabilir. NBA’in en büyük şampiyonlarından Magic Johnson, John F. Kennedy’nin şu sözlerini kendince şöyle söylemişti: “Takım arkadaşlarınıza sizin için neler yapabileceklerini sormak yerine, onlar için neler yapabileceğinizi sorun.” Johnson, gerçekten de böyle davranan bir sporcuydu. L.A. Lakers takımında oynarken, takım arkadaşlarına her fırsatta yardım ederdi.
Amerikan başkanı Woodrow Wilson ise şunları söylemişti: “Siz, sadece yaşamınızı kazanmak için burada bulunmuyorsunuz. Siz, dünyayı daha fazla bolluk içinde daha büyük bir vizyonla ve daha güçlü bir ümit ve başarma ruhuyla yaşanabilecek bir yer kılmak için buradasınız. Siz dünyayı zenginleştirmek; ve varoluş gayenizi unuttuğunuzda ise, sahip olduklarınızı kaybetmek için buradasınız.” Başkalarından çıkar sağlamak için yaşayan kişiler sonunda, hem iş hayatlarında, hem de özel ilişkilerinde başarısızlığa uğrarlar.
Eğer BAŞARMAK istiyorsanız, başkalarına değer katarak yaşamayı öğrenmelisiniz. İşte bu felsefe sizi daha da ileriye götürür.
Kaynak: John C. Maxwell, Ekip Çalışması 101, “Bölüm 2″ (İstanbul: Arıtan Yayınevi, 2010)

EN YÜKSEK BİREYSEL POTANSİYELE ULAŞMAK

EN YÜKSEK BİREYSEL POTANSİYELE ULAŞMAK

Tüm insanlar olarak neredeyse sınırsız bir potansiyele sahibiz, fakat çok azımız buna ulaşabilmek adına çaba gösteriyoruz. Niçin? Çünkü birçok şeyi yapamayacağımıza inanırız, toplumsal hayat sürekli olarak bize bunu dayatır. Etrafımızda bulunanların ya da kamuoyunun hayatımızı belirlemesine, yani bizimle ilgili kararları başkalarının almasına izin veririz. Böyle davrandığımızda kendimizi hiçbir zaman amaçlarımıza adayamayız. Bu tip insanları: “On parmağında on marifet olan, her şeyden birazcık bilen, ama hiçbir şeyde uzmanlaşamamış kişiler” olarak tanımlarız.

Eğer, kendimizi değiştirmek ve potansiyelimizi geliştirip, neler yapabileceğimizin farkına varmak istiyorsak, şu dört prensibi uygulamayı denemeliyiz:

1. Ana Hedefe Yoğunlaşmak

Hiç kimse, kendi potansiyeline, birçok farklı yönde birden koşturarak ulaşamaz. Önce belirli konulara odaklanmamız gerekir. Böylece amacımıza daha kolay bir biçimde yaklaşabiliriz. İlk olarak hangi konuya odaklanmamız gerektiğinin kararını vermeli ve bunu gönüllü olarak yapmalıyız. Fedakarlık yapmadan başarının gelmeyeceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Azını istiyorsak, az şey; çoğunu istiyorsak, çok şey vermemiz gereklidir.

2.Devamlı Gelişime İnanmak

Kendimizi geliştirme üzerine yoğunlaşmamız, başarılı olmamıza ve keşfedilmemiş olan bireysel potansiyelimizin kapısını açmamıza yardımcı olan en önemli anahtardır. Her geçen gün, dünden daha iyi olacağımızı bilmeliyiz. Belirlemiş olduğumuz yolda, attığımız her adım, bizi hedefimize ve tabii ki başarıya  doğru biraz daha yaklaştıracak. ayrıca bu gelişimin sonucu ne olursa olsun, bunun için çabalamanın, yani hedefe doğru çıkılan yolculuğun, hayattaki en önemli şey olduğunu anlamamızı sağlayacak.

3. Geçmişi Unutmak

Jack Hayford’un dediği gibi: “Geçmiş geçmişte kalmıştır. Biz, geçmişi arkamızdan sürükleyecek olursak, geleceğe doğru bir ivme kazanamayız.” Bu, ne yazık ki, birçok insanın yaptığı bir hatadır. Nereye giderlerse gitsinler, daima geçmişlerini arkalarından sürüklerler. Ve sonuç olarak, bu insanlar asla hiçbir gelişme kaydedemezler.

Belki hayatımızda bir sürü hatalar yaptık ve engellerle dolu bir geçmişimiz ya da parlak başarılarımız oldu. Ne başarılarımızın, ne de başarısızlıklarımızın bizi engellemelerine izin vermememiz gerekiyor.

4. Geleceğe Odaklanmak

Beyzbol oyuncusu Yogi Berra şöyle söylemiştir: “Gelecek, alıştığımız şeylerden farklıdır.” Bu söz doğrudur, fakat gitmek zorunda olduğumuz yegane yok da budur. Potansiyelimiz ve yapabileceklerimiz, ister 8, isterse 18, isterse de 48 ya da 88 yaşında olalım, bizim onları geliştirmemizi beklerler. Önemli olan, geleceğin bu günümüzden daha iyi olacağını bilmek, buna inanmak ve odaklanmaktır. Bir İspanyol atasözünde dediği gibi: “Önünü göremeyen, geride kalır.”

 

Bir sonraki yazıda “Diğer İnsanlara Faydalı Olacak Tohumlar Ekmek” konusunu ele alacağız.

Sizin Başarınıza…

 

Kaynak: John C. Maxwell, Başarı 101, “Bölüm 1″ (İstanbul: Arıtan Yayınevi, 2011)

alıntı adresi www.harat.net


 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol